Bir sergi gezmek, bir ya da birçok sanatçının hayatına tanık olmaktır. Duvarda asılı resimlerden bize bakarlar, tuvale yaklaştığımız anda bizi bir girdap gibi içine çeker, düşsel bir gezintinin ardından aldıkları yere geri bırakırlar. Eserin derinliklerinde sanatçının sırları ister istemez içimize işlediğinde oradan asla aynı kişi olarak çıkamayız. Bu sebeple sergi salonlarının her zaman enerjisi yüksek alanlar olduğuna inanıyorum.

       Bu yazımda sizlere son gittiğim sergiden söz etmek istedim. Memleketim olan Mersin’de yeni açılan Ahmet Yeşil Sanat Galerisi’nde düzenlenen Frekans A Mersin’de Üreten Sanatçılar Sergisi… Öncelikle belirtmek isterim ki Mersin’de böyle bir sanat galerisinin eksikliğini uzun zamandır hissediyordum. Oldukça ferah ve kullanım alanı rahat bir ortam olması da beklentimi büyük ölçüde karşıladı. Yağlıboya, karışık teknik, cam boyama, petek üzeri yağlıboya, mürekkep, kolaj ve dikiş, ahşap oyma, seramik, dijital baskı, kağıt hamuru rölyef eserler barındıran sergiye dünyaca ünlü bir ressam olan Ahmet Yeşil, “Tarihsiz Günlükler 6” ve” Tarihsiz Günlükler “adlı yağlı boya resimleri ile katılmıştı. İlk bakışta Ahmet Yeşil’e ait olduğunu beyan eden bu eserler, tuvale adeta halat dokusu kazandırmıştı. Resimdeki renk tonlamaları ile sağlanan derinlik, sanatçının ruhunun boyutlarını ele verirken renk seçimleri de gizemli bir dil ile kompozisyonu bilincimizin içine yerleştiriyordu. “Tarihsiz Günlükler 6” adlı eserdeki düzleme inat kıvrılan halat, hayatın ne kadar dinamik olduğunu, aralardan sökülmüş ipler ise yolumuza olur olmaz anlarda çıkan iyi ya da kötü telaşları andırırken mor renk içimizdeki gücün buna yetebileceğini müjdeliyordu. “Tarihsiz Günlükler” içsel bir döngünün kargaşasında bir sorgulama olabilirdi. Elbette bu resimlerden herkesin kendine biçebileceği birçok şey vardı. Olmalıydı da… Çünkü soyut resim insan ruhuna tutulan bir ayna ve herkes soyut bir resme kendi iç dünyasının elverdiği ölçüde bakabilir.

Ahmet Yeşil – Tarihsiz Günlükler Serisi

       Aynur Bağban’a ait “kadın” adlı yağlı boya eserde; arka planda bir resim atölyesi ve sandalyede oturan uzaklara dalmış, yorgun ancak dik duruşundan da ödün vermeyen bir kadın görüyoruz. Ellerinin konumundan stresli bir ruh hali olduğunu anladığımız bu kadının kent yaşamının getirdiği yalnızlık duygusu ile karşı karşıya kaldığını ve bakışlarındaki sorumluluk duygusunun verdiği yorgunluğu da neredeyse somut bir şekilde görmek mümkün. Tüm bunlara rağmen oldukça zarif resmedilmiş bacakları ile oturuş şekli ve topuklu ayakkabılarıyla toplumun ona biçtiği kalıplara meydan okuyor. Feminist bir başkaldırı olarak düşündüğüm bu eser Bağban’ın 99 yılında ürettiği bir resim olmasına karşın günümüz ve geleceğin kadınının baktığında kendini görebilmesi mümkün. Bu sebeple bu eser sanatın ölümsüzlüğünü kanıtlar niteliktedir.

Aynur Bağban – Kadın

       Hasan Canel’in ahşap oyma eserleri de sergiye ayrı bir dinamik katmış.

i5q49L
Hasan Canel – Yontu

Bir diğer ilgi çekici eser ise Mustafa Yüksel’in “Analoji” adlı çalışmasıydı. Karışık teknikle yapılmış olan üç boyutlu eseri her açıdan görmek mümkündü. İnsan vücudunu farklı açı ve duruşlardan gösteren sanatçının insan anatomisine oldukça hakim olduğunu görebiliyoruz. Öğelerin duruş biçimine oranla beliren kemik ve damarlar, ayakların kasılma şekli bu tezi güçlendiriyor. Belki de bu eserde tek bir heykel vardır. Kişinin, zamanın akışındaki deviniminin açılarını soyut bir izlenim olarak bize sunan sanatçının, akıp giden zamana karşı tavrıdır izlediğimiz. Eserde bir de arı figürü görüyoruz. Eğer bu eser bir “zaman” gönderisiyse ikonografik açıdan bakıldığında arı, bahar aylarında çıktığı için yeniden doğuşun ve umudun sembolüdür. Bu esere uyarlandığında zaman çarkının devinimini sembolize ediyor denebilir.

Mustafa Yüksel – Analoji

       Sergi kapsamında adını sayamadığım daha birçok değerli sanatçı ve eser bulunmaktadır. Sergi 27 Şubat 2021 tarihine kadar devam edecektir. Mutlaka gidin görün derim.

Bir Cevap Yaz

Yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz