Temeli müzik olan ütopik bir toplum düzeni hayal ettiğimde aklıma ilk gelen şey sınırların olmadığı, insan çeşitliliğinin estetik bir uyumla dans ettiği ve tek bir dilin konuşulduğu barışçıl bir ortam oluyor. Tıpkı senfoni orkestrasının enstrüman çeşitliliği gibi. Notaların dünyanın öbür ucunda da aynı sesi vermesi gibi…
     Pandemi hepimizden çok şey götüren toplumsal yaralanmaya sebep olan bir süreç ve bu süreçte aslında en çok ihtiyacımız olan şeylerden biri de müzik.
     Müzik üzerine söylenecek çok söz var ancak daha fazla uzatmayıp sözü uzmanına bırakmak en doğrusu. Bu sebeple sizlere çoğunuzun bildiği bir sanatçıdan söz ettikten sora kendisiyle yaptığımız söyleşiyi sunmak istiyorum.
     Açık Seçik Aşk Bandosu adıyla çıkış yapan Barış Yerli, yaptığı güncel şarkılarla dönemin toplumsal yapısını çok iyi yansıtmasının yanı sıra eğlenceli diye dinlediğiniz bazı şarkılarına öyle derin duygular saklar ki gülerken ağlayabilirsiniz.
     Başa sarıp saatlerce dinleyip şiirler yazmama neden olan “ölüm” adındaki enstrümantal eseri, insan ruhunun karanlık koridorlarında dolanıp en gizli odalarına misafir olup zamanın halı altına süpürdüğü anı kırıntılarını ifşa eder.
     Etnomüzikolog ve aranjör olan Barış Yerli aynı zamanda birebir online dersler de vermeye devam ediyor.
     Etnik müziği irdelediğimiz söyleşide verdiği faydalı bilgilerden dolayı kendisine teşekkür ediyorum.

2yEIMK
Barış YERLİ

Öncelikle müzisyen ile enstrüman arasındaki bağ hakkında görüşlerinizi almak istiyorum. Sizin de duygusal bağ kurduğunuz bir enstrümanınız var mı?

Enstrüman, müzisyenin gözünde ve gönlünde canlıdır. Kimi müzisyen için eş, kimi müzisyen için arkadaş, dost, kardeş vb pek çok anlamı ifade eder, pek çok boşluğu doldurur. Alelade insanın kendi sosyal çevresinde cereyan eden isyanlar, dertleşmeler, sırlaşmalar, sevişmeler; bir müzisyenin enstrümanı ile arasında sessiz sedasız gerçekleşen eylemlerdir. Ben de birden fazla enstrümanın icra kabiliyetine sahip biri olarak söyleyebilirim ki, dokunduğum her enstrümanın içimde yarattığı değer başka başkadır.

Toplumların folklorik müzik aletlerine duyduğu saygıyı, Şaman inancında davulun ruhani bir anlam taşımak suretiyle kutsal sayılmasının bir yansıması olarak düşünebilir miyiz?

Folklorik müzik aletlerine duyulan saygının tek kökeni olarak Şaman inanışını işaret etmek pek de akıldan yana değildir zira her kültür kendi müzik aletinden dansına, kendi yemeğinden kıyafetine oluşturdukları her şeyi, yine o kültürün inançları ve gelişmişlik seviyesi ile meydana getirirler. Bu bakımdan Şaman ayininde çalınan davul ile Osmanlı savaş ayininde çalınan kös arasında saygınlık bakımından bir fark yoktur.

Öte yandan müzik, dans ve çalgı gibi ögeler; yerleşik hayattan, saray yaşamından, teokrasi ve monarşi gibi oluşumlardan çok daha evvel var olduğundan, her türlüsünün bir bakıma folklorik olduğu da düşünebilir, tartışılabilir.

fTSFo3
Barış YERLİ

Bir etnomüzikolog olarak küreselleşmenin etnik müziğe etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küreselleşme, uluslararası bir sömürge haline dönüşmeden var olabilecek, ana fikri gibi çok uluslu bir bütünleşme halinde yayılabilecekse bunun her kültüre ve kültürler arası her paylaşıma faydası dokunacaktır. Bugün gelişen teknoloji ve avuçlarımıza sığar hale gelen internet erişimi ile birlikte Dünya’da çok daha fazla insanın, çok daha farklı kültürden müziklere kolayca ulaşabiliyor olduğunu gözlemliyoruz ki bu müzik adına sevindirici ve olumlu bir gelişmedir.

Yaşanılan coğrafya ile müzik aletleri ve müzik ritmi ilişkilendirilebilir mi?

Coğrafi konum ve buna bağlı iklim şartları bir toplumun belirleyici özelliklerinin doğmasında büyük ölçüde etkendir. O kültürde pişen yemekten, çalınan müziğe, müziğin ritmik yapısından, o müzikle icra edilen dansa kadar araştırma konusu olabilecek her unsur, muhakkak ki toplumun deniz seviyesine olan yüksekliğinden, hava sıcaklığına kadar tüm coğrafi koşullarla ilişki halindedir. Örneğin Ege’nin sıcak iklimi yanında yemeklerinin zeytinyağlı (soğuk) yemekler olmasıyla, Karadeniz’in soğuk iklimi ile birlikte yemeklerinin sıcak yemek olması gibi, Ege’nin sıcak ikliminde ağır hareketlerle icra edilen zeybek oyununun yanında, Karadeniz’in soğuk ikliminde oldukça hızlı icra edilen horon oyunu gibi.

zGYvBJ
Barış YERLİ

Enstrüman, makam ve tonlamalarda yoğun bir eril-dişil algısı var. Örneğin müzik tarihine baktığımızda kadın klasik müzik bestecileri çok az ve bilinmiyor. Müzikteki bu cinsiyetçi zihniyeti değiştirmek adına nasıl bir yol izlenebilir?

Üzülerek belirtmeliyim ki bu pek doğru bir argüman değil. Özellikle bizim kültürümüzde, Cumhuriyet öncesinde dahi, Osmanlı’da müzik en çok Harem’de icra edilir ve Harem de bildiğiniz üzere kadınlardan oluşurdu. Reftar Kalfa, Dilhayat Kalfa, Nigar Kalfa, Esma Sultan, Tanburi Faize Hanım, Leyla Saz, Rukiyye Sultan, Ulviye Sultan ve daha adını hatırlayamadığım pek çok besteci Osmanlı döneminde yetişmiş, Türk Müziğine önemli eserler kazandırmışlardır.

Eril-dişil baskılar belirgin olarak müzikten ziyade hemen her alanın üzerine din ile oturmuştur. Örneğin bir dönem şeyhülislamın da dolduruşuyla III. Murat müziğin yasaklanmasını buyurmuştur (Saray Bestecisi Ali Ufki Bey güzel bir gösteri ile onu bu kararından vazgeçirmiştir). Bir başka örnek olarak III. Osman, bütün müzisyenleri saraydan kovmuş, saray içerisinde cariyelerle karşılaşmamak için onlara demirli ökçeler taktırmıştır fakat bunlar, bu tür eylemler temelinde islamiyetten gelen erilliklerdir. Aynısını hristiyanlık Barok Dönem’de kiliseye kadın ses sokmayarak (alto ve soprano için kadın sesi yerine erkek çocuğu sesi kullanılırdı) yapmıştır. Kısacası dinin olmadığı (ya da en azından baskın olmadığı) bir yerde eril-dişil sürtüşmesinin uzun süre barınabileceğine ilhitmal vermiyorum.

Müzik eğitimiyle ilgili insanların en çok merak ettiği konu bir enstrümana başlamanın yaşı olup olmadığı oluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Enstrüman öğrenmenin bir yaşı yoktur. Fiziksel yapımızın oturmaya başladığı 10 – 11 yaş ile kemik kitlesinin en yüksek seviyelere ulaştığı 30 – 35 yaşlarımız arasında başlamamız bunun dışında kalan yaş gruplarına nazaran daha sağlıklıdır tabi ama sağlıklı bir bireyin ince motor becerileri onu 60’ında da, 70’inde de başarılı bir çalgı icracısı haline getirebilir. Burada mühim olan bir parça yetenek ve bol azimle çalışmaktır.

xtU8C2
Barış YERLİ

Konservatuara hazırladığınız müzisyenlerden yola çıkarak genç kuşaktan yeni bir akım, yeni bir müzik hareketi veya yeni bir müzik türü oluşturulması adına beklentileriniz var mı?

Bu tür beklentiler katiyen bir kişinin talebi doğrultusunda değerlendirilmemeli. “Şimdi ki gençlik ne biçim müzik dinliyor”, “şimdi ki gençlik şöyle müzikler dinlemeli” gibi söylemler her zaman diliminde yersiz ve yanlış kabul edilecektir.

Bilimsel gelişmeler, sosyo-kültürel faaliyetler ve sanatsal üretimler bir toplumun eksiklerinden yahut fazlalıklarından meydana gelir. Haliyle müzik adına oluşacak gelişmeler de, değişimler de “su akar, yolunu bulur” misali kendini bizlere kendi gösterecektir.

WLVL6n
Barış YERLİ – Saygın ÜNEL

Bir Cevap Yaz

Yorumunuzu giriniz
Lütfen isminizi buraya giriniz